ZANZİBAR GEZİSİ
(Temmuz 2018)
Blog yazısı
yazmayalı çok uzun zaman olmuş, 3 yıl geçmiş. Ben bu süre zaafında çok fazla
yere gittim aslında ama yazmaya fırsat bulamamışım. Bu sene liseden mezun
oldum. Daha önceden Maldivler’e gittiğimiz için bu sene suyu Maldivler gibi
yani içinde farklı türde mercanlar, balıklar görebileceğimiz ama daha başka bir
yere gitmek istedim ve babam da arkadaşlarının tavsiyesi ile bizlere Zanzibar’a
gitmeyi önerdi. Ben de daha önceden hiç güney yarım küreye gitmediğim ve Afrika
kültürünü tatmadığım için kabul ettim. 15 Temmuzda TYH’nin direk uçuşu ile
Zanzibar’a 7 saatte vardık. İlk durağımız Kendwa sahili oldu. 4 yıldızlı bir
otel olan Natural Kendwa Villa’yı tercih ettik.
Otelin sahipleri İtalyan bir adam ve Romanyalı bir kadın. Otel denize
5-10 dakika mesafede ve sahilde şezlongları var. Deniz gerçekten güzel su açık mavi, kum zaten
bembeyaz. Kendwa’yı tercih etmemizin sebebi gel-gitin en az yaşandığı
sahillerden biri olmasıydı mesela Paje sahili var oraya çok gitmek istiyordum
ama kısmet olmadı, orada gel-git 3 kmye kadar etkili olabiliyormuş. Yani 3km
yürüseniz bile su seviyesi 1 metreyi geçmiyormuş. Kendwa öyle olmasa bile
Türkiye’de gel-git olmadığı için bize farklı geldi. İlk gün havlularımızı
denize uzak bir yerde kuma sermiştik ve öğleden sonra havlularımızın uçlarına
suyun değdiğini görmek bile şaşırttı bizleri.
19 Temmuz’da Kendwa’dan
tekne turu ile Mnemba adasına şnorkel gezisi için günübirlik katıldık. Mnemba
Adası özel bir bölge çünkü ada Bill Gates’e ait
ve karaya çıkmak yasak, adaya çıkana adanın güvenliği ateş edebiliyormuş
böyle bir yetkisi varmış. Bu yüzden adaya yakın bir yerde tekne durdu ve ordan
okyanusa girdik. Su efsaneydi. Rengarenk mercanlar ve balıklar sayesinde
gözlerimiz harika bir Hint Okyanusu şölenine tanıklık etmiş oldu ancak sadece
yarım saat kaldık sonra yanda başka bir adada yemek arası verdik. Sonra da
Kendwa’ya geri döndük.
Sahilde dolanan
ve “beach boy” adını verdikleri size bir şeyler satmaya çalışan bir grup yerli
insan var biz onlarla ayarladık bu turu ve gittik, siz de öyle gidebilirsiniz.
Otellerin veya sahilde diving center’ların sigortası var diye daha pahalı
satıyorlar biletleri ama biz orda Güney Afrika Cumhuriyeti’nden bir çiftle
tanıştık. Onlar daha önceden de geldiklerini ve bir farkın olmadığını
söylediler o yüzden beach boylar’dan adı Alfonso olan biriyle pazarlık ederek
daha uyguna ayarladık. Zanzibar’da ne alacaksanız alın hepsinde pazarlık
yapmaya çalışın çünkü gereksiz yere fiyatları uçuruyorlar.
20 Temmuzda
Nungwi’ye kaplumbağaları görmeye gittik. Oradaki görevli bize su ve kara kampumbağaları
hakkında bilgi verdi. Su kaplumbağalarını yosunlarla besledik ve sevdik.
Dünyanın en tatlı deneyimiydi.
21 Temmuzda
Zanzibar’ın merkezi olan Stone Town’a geldik. City Tour’a katılmak istedik ve
en uygun fiyatlısını Old Fort’da İnformation Center’da çalışan ismi Hacı olan
bir adamdan bulduk ve tüm gitmek istediğimiz turları onunla ayarlayarak uygun
fiyata getirmiş olduk.Turumuza Old Fort’tan başladık. Zanzibar’ı Coğrafi
Keşifler sayesinde ilk önce Portekizliler keşfetmiş ve orada bir kilise inşaa
etmişler. Daha sonra Araplar Zanzibar’a hükmetmeye başlayınca oraya bir kale
inşaa etmişler. Kalenin bahçesinde hala arkeolojik kazılar devam ediyordu.
İkinci durağımız House Of Wonders idi. Adının Harikalar Evi olmasının nedeni
ise Zanzibar’da elektrik ve asansör ilk kez bu evde kullanılmış. Bu ev yani aslında saray, Sultan Said’in
oğullarınınmış. Sultan Said’in 5 oğlu var ve en küçüğü Ali İngiltere’ye Oxford’a
eğitim görmeye gidiyor. İngiliz mantalitesine girip, İngilizler ile birlikte
Zanzibar’a geliyor ve kardeşini öldürüp sultan olmak için sarayı bombalıyor. Ali,
Sultan olduğunda İngiliz arkadaşı başbakan oluyor ve Zanzibar o zaman İngiliz
sömürgesi altına girmiş bulunuyor. House of Wonders’ın yanında saray müzesi
vardı, orada Sultanların eşyalarını gördük ve prenses Selma’nın hikayesini
öğrendik. Sultan Said’in tek kızı olan Selma, Alman Büyükelçisine aşık olur ve
Almanya’ya kaçar ancak kocası 1. Dünya Savaşı’nda ölünce Zanzibar’a çocukları
ile beraber dönmek ister. Dinini ve adını değiştirdiği için erkek kardeşi “sen
Hristiyan olduğun gün benim için öldün bir daha bu ülkeye adımını atmazsın!”
diyor. Prenses Selma’nın acıklı hikayesini dinledikten sonra Old Customs
House’a gittik ve sokakları gezmeye başladık. Süslü bir Budist tapınağını
dışardan gördük. Bu arada Zanzibar’ın %90’ı Müslüman Tanzanya’nın ise %50’si
Müslüman. Zanzibar’da 53 Camii, 3 tane klise ve 2 tane Budist tapınağı var. Kliselerden
en önemlisi Old Slave Market’in içindeki Anglican Kathedrali. Portekizlilerin
Zanzibar’a gelmesi ile başlayan köle ticareti ilerleyen zamanlarda Zanzibar’ı
Doğu Afrika’nın en büyük köle ticareti merkezine getirmiş. Misyoner kaşif David
Livingstone köleliğin burada hala devam ettiğini görünce büyük uğraşlar
sayesinde durdurmuş ve bu Anglikan
Kathedrali’ni kurdurtmuş. Bu şekilde Zanzibar’a Hristiyanlık gelmiş. Bu
eski köle pazarını gezerken içimiz burkuldu hayat şartları o kadar kötüymüş
ki...
Zanzibar’da
kapıların hepsi çok süslü. Budizm’e göre fillerden ve kötü ruhlardan korunmak
için kapıların üstünde sivri dişler var. Hayatlarına bir süre sonra İslamiyet
girdiği için İslami yazılar da eklemişler ve kültürlerin birleşmesi ile
sanatsal kapılar ortaya çıkmaya başlamış.
22 Temmuz’da Hacı
ile ayarladığımız başka turlara kaldığımız yerden devam ettik. Şöförümüz Cuma
bizi önce Spice Tour’a yani baharat turuna götürdü. Baharat çiftliklerinin
küçük bir kısmını turizm amaçlı tura açık tutmuşlar geri kalan kısımları çiflik
olarak kullanmaya devam ediyorlarmış. Tur rehberimiz bize oradaki bitkilerin
faydalarını anlatırken arada ağaçtan meyve ve baharat ikramları ile gezimize
tat kattı. Ben baharatı da burdan almanızı tavsiye ederim çünkü daha taze orada
paketlenmesini görüyorsunuz zaten ve şehirden daha uygun fiyatlı. Özellikle
zerdeçal, zencefil, karanfil ve değişik bir tat arıyorsanız muzlu kahveye bakmanızı
tavsiye ederim. Gördüğümüz bitkiler: Lemon Grass, Sheli sheli, rambutan,
vanilya, karanfil, kahve, zerdeçal,zencefil,karanfil, hindistan cevizi,
hibiscus, mango, jack fruit(en ağır meyve), ananas, muz, tarçın, nutmeg, ylang
ylang(channel 5 parfümü ylang ylnaglı imiş burada doğal versiyonunu yapıp hacı
yağı şişesinde satıyorlar ve channel 0 diyorlar :D ), kakule, passion fruit ve
daha niceleri...
Gezimizin
devamında Jozani Natural Forest’a gittik ve kırmızı, siyah maymunları gördük.
Çok güzel bir ormandı. Kuşların sesleri ile huzur doluydu. Anadolu’da görmediğimiz çok farklı bir
habitata şahit olduk. Tuzlu su içinde büyüyen ağaçlar, aralarında kamufule olan
yengeçler ve daha niceleri...
Sonraki günlerde Prison
Island’a gittik ve Blue Safari’ye katıldık. Prison Island Stone Town’a çok
yakın küçük bir ada. Eskiden suçluları o adaya hapsederlermiş ancak günümüzde
orada hem hayvanat bahçesi hem de bir otel var. Hayvanat bahçesi dediğime
bakmayın çok hayvan yok. Çok yaşlı kara kamplumbağaları, tavus kuşları,
tavşanlar vb. hayvanlar vardı.
Blue Safari ise
tekne turuydu. Bizi çok güzel yerlere götürdüler. O balıkları kovalamak, binbir
çeşit mercanları görmek, beyaz kumda otururken hindistan cevizi yemek hepsi
ayrı bir keyifti. Çok memnun kaldık.
Zanzibar’da halk
fakir olsa bile mutluydu ve bunu hayat felsefesi haline getirmişlerdi. En çok
kullandıkları söz “hakuna matata” bunun göstergesi olmuş. Swahili dilinde
"problem yok" manasında kullanılanılıyor ve aslında hepimizin
küçükken izlediği Aslan Kral filminde bu söz şarkı olarak geçiyor. Gerçekten
fakirlik büyük bir problem ama diğer Afrika ülkelerine göre daha iyi
durumdalar. Annemin dediğine göre Türkiye’nin 50 sene öncesi gibiymiş ev
mimarileri, çok çocuklu olmaları ve yaşam tarzları. Bence en büyük problemleri
ortalama 6, 7 çocuklarının olması. Daha az çocukları olsa en azından açlık
durumları azalır ve daha iyi yaşam standartlarına ulaşırlar. Bu durumu Jaws
Corner’da bir antika dükkanını işleten 30 yaşında bir kadınla konuştuk. Kadın bize
paranın mutluluk getirmediğini sadece sağlık
açısından fayda sağladığını söyledi ve halkının çok çocukla mutlu
olduğunu anlattı.Bize göre farklı bir felsefeleri vardı ama onları böyle mutlu
görmek çok hoşuma gitti. Zanzibar genel olarak çok farklı kültüre sahip bir ada
ve aslında kaynakları açısından zengin. Ormanları, baharatları,tatlı su
kaynakları ve efsane doğal güzelliğe sahip olan sahilleri ile her şeyi çok
güzeldi. Kesinlikle gezilip görülmesi gereken bir yer olarak düşünüyorum. Eğer
sizin de yolunuz düşerse çok seveceğinize inanıyorum.