Sayfalar

18 Eylül 2018 Salı


ZANZİBAR GEZİSİ
(Temmuz 2018)
Blog yazısı yazmayalı çok uzun zaman olmuş, 3 yıl geçmiş. Ben bu süre zaafında çok fazla yere gittim aslında ama yazmaya fırsat bulamamışım. Bu sene liseden mezun oldum. Daha önceden Maldivler’e gittiğimiz için bu sene suyu Maldivler gibi yani içinde farklı türde mercanlar, balıklar görebileceğimiz ama daha başka bir yere gitmek istedim ve babam da arkadaşlarının tavsiyesi ile bizlere Zanzibar’a gitmeyi önerdi. Ben de daha önceden hiç güney yarım küreye gitmediğim ve Afrika kültürünü tatmadığım için kabul ettim. 15 Temmuzda TYH’nin direk uçuşu ile Zanzibar’a 7 saatte vardık. İlk durağımız Kendwa sahili oldu. 4 yıldızlı bir otel olan Natural Kendwa Villa’yı tercih ettik.  Otelin sahipleri İtalyan bir adam ve Romanyalı bir kadın. Otel denize 5-10 dakika mesafede ve sahilde şezlongları var. Deniz  gerçekten güzel su açık mavi, kum zaten bembeyaz. Kendwa’yı tercih etmemizin sebebi gel-gitin en az yaşandığı sahillerden biri olmasıydı mesela Paje sahili var oraya çok gitmek istiyordum ama kısmet olmadı, orada gel-git 3 kmye kadar etkili olabiliyormuş. Yani 3km yürüseniz bile su seviyesi 1 metreyi geçmiyormuş. Kendwa öyle olmasa bile Türkiye’de gel-git olmadığı için bize farklı geldi. İlk gün havlularımızı denize uzak bir yerde kuma sermiştik ve öğleden sonra havlularımızın uçlarına suyun değdiğini görmek bile şaşırttı bizleri.
19 Temmuz’da Kendwa’dan tekne turu ile Mnemba adasına şnorkel gezisi için günübirlik katıldık. Mnemba Adası özel bir bölge çünkü ada Bill Gates’e ait  ve karaya çıkmak yasak, adaya çıkana adanın güvenliği ateş edebiliyormuş böyle bir yetkisi varmış. Bu yüzden adaya yakın bir yerde tekne durdu ve ordan okyanusa girdik. Su efsaneydi. Rengarenk mercanlar ve balıklar sayesinde gözlerimiz harika bir Hint Okyanusu şölenine tanıklık etmiş oldu ancak sadece yarım saat kaldık sonra yanda başka bir adada yemek arası verdik. Sonra da Kendwa’ya geri döndük.
Sahilde dolanan ve “beach boy” adını verdikleri size bir şeyler satmaya çalışan bir grup yerli insan var biz onlarla ayarladık bu turu ve gittik, siz de öyle gidebilirsiniz. Otellerin veya sahilde diving center’ların sigortası var diye daha pahalı satıyorlar biletleri ama biz orda Güney Afrika Cumhuriyeti’nden bir çiftle tanıştık. Onlar daha önceden de geldiklerini ve bir farkın olmadığını söylediler o yüzden beach boylar’dan adı Alfonso olan biriyle pazarlık ederek daha uyguna ayarladık. Zanzibar’da ne alacaksanız alın hepsinde pazarlık yapmaya çalışın çünkü gereksiz yere fiyatları uçuruyorlar.
20 Temmuzda Nungwi’ye kaplumbağaları görmeye gittik. Oradaki görevli bize su ve kara kampumbağaları hakkında bilgi verdi. Su kaplumbağalarını yosunlarla besledik ve sevdik. Dünyanın en tatlı deneyimiydi.
21 Temmuzda Zanzibar’ın merkezi olan Stone Town’a geldik. City Tour’a katılmak istedik ve en uygun fiyatlısını Old Fort’da İnformation Center’da çalışan ismi Hacı olan bir adamdan bulduk ve tüm gitmek istediğimiz turları onunla ayarlayarak uygun fiyata getirmiş olduk.Turumuza Old Fort’tan başladık. Zanzibar’ı Coğrafi Keşifler sayesinde ilk önce Portekizliler keşfetmiş ve orada bir kilise inşaa etmişler. Daha sonra Araplar Zanzibar’a hükmetmeye başlayınca oraya bir kale inşaa etmişler. Kalenin bahçesinde hala arkeolojik kazılar devam ediyordu. İkinci durağımız House Of Wonders idi. Adının Harikalar Evi olmasının nedeni ise Zanzibar’da elektrik ve asansör ilk kez bu evde kullanılmış.  Bu ev yani aslında saray, Sultan Said’in oğullarınınmış. Sultan Said’in 5 oğlu var ve en küçüğü Ali İngiltere’ye Oxford’a eğitim görmeye gidiyor. İngiliz mantalitesine girip, İngilizler ile birlikte Zanzibar’a geliyor ve kardeşini öldürüp sultan olmak için sarayı bombalıyor. Ali, Sultan olduğunda İngiliz arkadaşı başbakan oluyor ve Zanzibar o zaman İngiliz sömürgesi altına girmiş bulunuyor. House of Wonders’ın yanında saray müzesi vardı, orada Sultanların eşyalarını gördük ve prenses Selma’nın hikayesini öğrendik. Sultan Said’in tek kızı olan Selma, Alman Büyükelçisine aşık olur ve Almanya’ya kaçar ancak kocası 1. Dünya Savaşı’nda ölünce Zanzibar’a çocukları ile beraber dönmek ister. Dinini ve adını değiştirdiği için erkek kardeşi “sen Hristiyan olduğun gün benim için öldün bir daha bu ülkeye adımını atmazsın!” diyor. Prenses Selma’nın acıklı hikayesini dinledikten sonra Old Customs House’a gittik ve sokakları gezmeye başladık. Süslü bir Budist tapınağını dışardan gördük. Bu arada Zanzibar’ın %90’ı Müslüman Tanzanya’nın ise %50’si Müslüman. Zanzibar’da 53 Camii, 3 tane klise ve 2 tane Budist tapınağı var. Kliselerden en önemlisi Old Slave Market’in içindeki Anglican Kathedrali. Portekizlilerin Zanzibar’a gelmesi ile başlayan köle ticareti ilerleyen zamanlarda Zanzibar’ı Doğu Afrika’nın en büyük köle ticareti merkezine getirmiş. Misyoner kaşif David Livingstone köleliğin burada hala devam ettiğini görünce büyük uğraşlar sayesinde durdurmuş ve bu Anglikan  Kathedrali’ni kurdurtmuş. Bu şekilde Zanzibar’a Hristiyanlık gelmiş. Bu eski köle pazarını gezerken içimiz burkuldu hayat şartları o kadar kötüymüş ki...
Zanzibar’da kapıların hepsi çok süslü. Budizm’e göre fillerden ve kötü ruhlardan korunmak için kapıların üstünde sivri dişler var. Hayatlarına bir süre sonra İslamiyet girdiği için İslami yazılar da eklemişler ve kültürlerin birleşmesi ile sanatsal kapılar ortaya çıkmaya başlamış.
22 Temmuz’da Hacı ile ayarladığımız başka turlara kaldığımız yerden devam ettik. Şöförümüz Cuma bizi önce Spice Tour’a yani baharat turuna götürdü. Baharat çiftliklerinin küçük bir kısmını turizm amaçlı tura açık tutmuşlar geri kalan kısımları çiflik olarak kullanmaya devam ediyorlarmış. Tur rehberimiz bize oradaki bitkilerin faydalarını anlatırken arada ağaçtan meyve ve baharat ikramları ile gezimize tat kattı. Ben baharatı da burdan almanızı tavsiye ederim çünkü daha taze orada paketlenmesini görüyorsunuz zaten ve şehirden daha uygun fiyatlı. Özellikle zerdeçal, zencefil, karanfil ve değişik bir tat arıyorsanız muzlu kahveye bakmanızı tavsiye ederim. Gördüğümüz bitkiler: Lemon Grass, Sheli sheli, rambutan, vanilya, karanfil, kahve, zerdeçal,zencefil,karanfil, hindistan cevizi, hibiscus, mango, jack fruit(en ağır meyve), ananas, muz, tarçın, nutmeg, ylang ylang(channel 5 parfümü ylang ylnaglı imiş burada doğal versiyonunu yapıp hacı yağı şişesinde satıyorlar ve channel 0 diyorlar :D ), kakule, passion fruit ve daha niceleri...
Gezimizin devamında Jozani Natural Forest’a gittik ve kırmızı, siyah maymunları gördük. Çok güzel bir ormandı. Kuşların sesleri ile huzur doluydu.  Anadolu’da görmediğimiz çok farklı bir habitata şahit olduk. Tuzlu su içinde büyüyen ağaçlar, aralarında kamufule olan yengeçler ve daha niceleri...
Sonraki günlerde Prison Island’a gittik ve Blue Safari’ye katıldık. Prison Island Stone Town’a çok yakın küçük bir ada. Eskiden suçluları o adaya hapsederlermiş ancak günümüzde orada hem hayvanat bahçesi hem de bir otel var. Hayvanat bahçesi dediğime bakmayın çok hayvan yok. Çok yaşlı kara kamplumbağaları, tavus kuşları, tavşanlar vb. hayvanlar vardı.
Blue Safari ise tekne turuydu. Bizi çok güzel yerlere götürdüler. O balıkları kovalamak, binbir çeşit mercanları görmek, beyaz kumda otururken hindistan cevizi yemek hepsi ayrı bir keyifti. Çok memnun kaldık.
Zanzibar’da halk fakir olsa bile mutluydu ve bunu hayat felsefesi haline getirmişlerdi. En çok kullandıkları söz “hakuna matata bunun göstergesi olmuş. Swahili dilinde "problem yok" manasında kullanılanılıyor ve aslında hepimizin küçükken izlediği Aslan Kral filminde bu söz şarkı olarak geçiyor. Gerçekten fakirlik büyük bir problem ama diğer Afrika ülkelerine göre daha iyi durumdalar. Annemin dediğine göre Türkiye’nin 50 sene öncesi gibiymiş ev mimarileri, çok çocuklu olmaları ve yaşam tarzları. Bence en büyük problemleri ortalama 6, 7 çocuklarının olması. Daha az çocukları olsa en azından açlık durumları azalır ve daha iyi yaşam standartlarına ulaşırlar. Bu durumu Jaws Corner’da bir antika dükkanını işleten  30 yaşında bir kadınla konuştuk. Kadın bize paranın mutluluk getirmediğini sadece sağlık  açısından fayda sağladığını söyledi ve halkının çok çocukla mutlu olduğunu anlattı.Bize göre farklı bir felsefeleri vardı ama onları böyle mutlu görmek çok hoşuma gitti. Zanzibar genel olarak çok farklı kültüre sahip bir ada ve aslında kaynakları açısından zengin. Ormanları, baharatları,tatlı su kaynakları ve efsane doğal güzelliğe sahip olan sahilleri ile her şeyi çok güzeldi. Kesinlikle gezilip görülmesi gereken bir yer olarak düşünüyorum. Eğer sizin de yolunuz düşerse çok seveceğinize inanıyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder