KAŞ/KALKAN GEZİSİ
Bu sene(Temmuz 2015) evimizde tadilatlar olduğu için tatilimizde
nereye gideceğimize karar verememiştik. Yurtdışı düşünmüştük ancak tadilatlar
ne zaman biter emin olamadığımız için geç kaldık ve tabii mâlum ne kadar geç
kalırsanız fiyatlar da o kadar artıyor bu yüzden vazgeçtik. Arkadaşlarımızın
tavsiyesi ile Kalkan’a
gitmeye karar verdik. Bayram dolayısı ile Eskişehir’e gittik. Bayramdan sonra
tatilimiz için Kalkan’a doğru yola koyulduk. Eskişehir’den Kütahya istikâmetine,
Afyon sonra Burdur ardından Çavdar yollarını takip edip Kalkan’a ulaştık! Gece
yolculuklarını çok sevmediğimizden ve güvenli bulmadığımızdan sabah erkenden
kalıp arabamıza bavullarımızı yerleştirip 5.30’da yola çıktık ve 14.00 sularında
otelimize ulaştık. Gelirken çok güzel orman manzaraları ile karşılaştık. Dağı,
denizi, gölü, ormanı hepsi bir arada olan çok güzel ülkemiz var ki keşke
değerini bilsek ve sahip çıksak...
Otelimiz olan Patara Prince Resort’ta kaldık. Günlüğü 150
lira dört kişi için ama erken reservasyonla daha ucuza kalabilirsiniz. Ben ve
ağabeyim salonda açılan koltuklarda yattık, ebeveynlerimiz ise içinde çift
kişilik yatak olan odada kaldı. Otelin
yeri olsun manzarası olsun denizi olsun mimarisi olsun o kadar güzel ki
anlatamam. Ama işletmesi de bir o kadar kötü. Biz otelin apartlarından birinde
kaldık. Bence en iyisi devremülkleri kiralamak hem çok daha ucuza geliyor hemde
daha güzel odalar bulabiliyorsunuz. İlk odamızda klima bozuktu bu yüzden başka
odaya geçtik o oda güzeldi ama yine de ufak tefek aksilikler çıktı.
Televizyonun kumandası bozuktu, mini buzdolabının kapağında problem vardı
çağırdık görevlileri ama yaklaşık üç dört saat beklettiler. Otelde kalanların
da yemekleri çok güzel olsada gecikme oluyormuş. Görevlileri beklemekten ilk
gün hiç denize giremedik. Bu kadar probleme rağmen denizi o kadar temiz ve o
kadar rahatlatıcıydı ki hatta otelde kalmayanlar sırf otelin denizine girmek
için ekstra ücret ödeyip geliyorlardı, biz de bir hafta daha uzatmaya karar
verdik ve toplam iki haftalık bir tatil
yapmış olduk Kalkan’da. Gerçi otelin
denize girilecek kısmı öyle kumsal değil hemen derinleşiyor ama su kaynıyor
kayalıklardan bizi mutlu eden o. Her 10 dakikada bir shuttle var denize gitmek
için. Devremülk sahiplerinin ve otelde kalanların denize girme yerini
ayırmışlar ama siz hangisine isterseniz girebilirsiniz. Otelin kendi şezlongu
ve şemsiyesi var. İki tane havuz var biri yuvarlak havuz diye adlandırılıyor ve
16 yaş üstü girebiliyor, sessizliği tercih edenler için tasarlanmış ve klorlu
havuz suyu ile dolu. Diğeri normal havuz herkes için. Biz ağabeyimle denizde
üşüyünce hemen havuza koşuyorduk. Denize göre daha sıcak aynı zamanda bu havuz
tuzlu su ile dolu.
Otelin apartında kaldığımız için yemek bizden sorumlu.
Apartımızda mutfak var, tencere tava her şey bulunuyor sadece yemekleri almak
sizden. İlk gün otelin yakınındaki marketten alışveriş yaptık çok acıktığımız
için ancak malzemeler olması gereken fiyattın iki katı olunca kazıklanmış
bulunduk. Kalkan’ın içinde Carrefour ve Bim var biz market sorunca bize otelin
yanındaki Tempa Market’i gösterdiler bilseydik gitmezdik. Akşam yemeği için
Kalkan’a inip restaurantlarda yedik. Sonrasında kordonu gezdik dondurma yedik
ve bir yerlerde bir şeyler içtik. Kalkan
gayet sakin diğer tatil yörelerine göre. Huzur arayanlar için çok ideal.
Turistlerin herhalde %95’i İngiliz. Hatta Kalkan’da İngilizlerin sayısı Türkleri
geçiyor ama bu sene olan bu terör olayları turist sayımızı azaltmış bizim ilk
seferimiz olduğundan bize fazla geldiler yine de. Bir çok İngilizin kendi
yazlıkları bile var. En büyük eğlenceleri havuza girip ellerine içkilerini alıp
denizi seyretmek bizden farklılar, onlar denizin keyfini böyle sürüyor.
Eğer finansal bir sorun çekerseniz çoğu banka ve atm’si de
bulunuyor Kalkan’ın içinde. İş Bankası, Yapıkredi, Garanti gibi büyük bankalar
var içiniz rahat olsun.
Kalkan coğrafi konumu nedeniyle bir çok yere çok yakın. Kaş’a 25 km, Patara Plaj’ına 12 km,
Kaputaş Plaj’ına 5 km. Eğer
arabanız yok ise Kalkan’ın içinden kalkan otoüsler var Kaputaş’a ve Kaş’a
götürüyor, ayrı bir otobüs Patara veya Fethiye’ye
götürüyor. Bizim arabamız olduğu için tekne turu hariç her yere arabamız ile
gittik.
Kaputaş Plaj’ını
merdivenlerden inerken gördüğümde o kadar güzel bir manzara ile karşılaştım ki
sanki turkuaz deniz dile gelip “haydi gel artık” diye beni çağırıyordu. Uzun
merdivenden aşağa hızlıca indim. Şemsiye kiralamadık kuma havulumuzu serdik
üstüne çantamızı koyduk ,çantamızın üstüne de başka bir havlu sererek kapattık
ve denize koştuk. Öğle saati kalabalık olduğu için size önerim sabah erken
vakitte gelip burda kimseler yokken yüzmeniz. Öğleden sonra dalgalar da
başlıyor kimisi için eğlence oluyor ama kimisi için de sorun çıkarıyor. Kalabalık
olunca, hani topçuklarla sınır yaparlar ya denizin içinde onları geçtik yüzmeye
devam ettik. Ağabeyimle dalma yarışları yaparken bir karaltı dikkatimi çekti birde
baktım ki küçük bir su kaplumbağası bizi izliyor. Caretta Caretta gibi
değildi ama belkide odur sonuçta o yörede var fazlaca. Çok tatlı kaplumbağanın
yanından üzülerek ayrıldık.
Kaputaş’tan yaklaşık 2 km sonra Mavi Mağara Koyu var biz gitmedik genellikle tekne
turlarında uğranıyormuş ama arabaları ile gelen insanlar da yüzmeye gidiyordu,
size bağlı. Aynı şekilde Fırnaz Koyu’na
da tekne turları gidiyormuş. Sahili çok kayalık olduğu için normal yerden
girmesi zormuş. Ama çok güzel denizi varmış diye duyduk seçim sizin.
Patara Plaj’ı
upuzun kumsal bir sahili olan (18km sahil) tarih de içinde barındıran bir plaj.
Öğle saatlerinde sıcaktan cehenneme dönsede iyi bronzlaştığınız bir yer. Plajda
bulunan bazı bölgeler çevrilmiş bunlar nesli tükenmekte olan canımız Caretta
Caretta’lar için. Yumurtalarını bildiğiniz üzere kumların altına bırakıyorlar,
onları korumak için yapılmış bu alanlar. Denizi sığ biraz ilerleyince
derinleşmeye başlıyor. Patara bir Lykya kenti imiş bu yüzden bir sürü tarihi
kalıntıya sahip. Arkeologların kazı yaptıkları alanları inceleyebiliyorsunuz.
Kaplumbağaları görmek için bir sonraki gün Kaş’a gittik.
Kaş’tan her 15 dakikada bir kalkan tekneler var Limanağzı’na götürüyor. Sabahtan gidiyorsunuz akşam yediye
kadar orada kalabiliyorsunuz. Gidiş-dönüş tekne fiyatı kişi başı 15 tl. 4 tane
plaj var, biz Nuri’s Beach’e gittik. Caretta Caretta’lar ile yüzdük. Dalıyorlar
kumda yiyecek arıyorlar belli aralıklarla su yüzüne çıkıyorlar çok tatlılar!
Kaş’tan kalkan bir sürü tekneler var istediğiniz geziyi
yapabiliyorsunuz. Göcek’ten sonra en keyifli tekne turunun Kekova turu olduğunu öğrendik. Otelimizin önünden alınacağı
için biz Kalkan’dan tercih ettik turumuzu. Firmanın ismi Brave Tur. Gayet
komforlu bir şekilde gittik. Şöförümüzde çok iyi bir insandı bize tahta
kaşıkların nasıl yapıldığını burada hangi ağaçtan yapıldığını gösterdi anlattı.
Kişi başı 100 lira idi ama biz 75 tl’ye indirdik. Turumuzda en fazla 15 kişi
olur demişlerdi ama turumuzda 19 kişi vardı. Tekne büyük olduğu için gayet
sakin geçti hiç sorun olmadı. Sırası ile Akvaryum Koyu, Tershane Koyu, Korsan
Mağarası, Gökkaya, Simena ve son olarak Üçağız’da yüzerek turumuzu tamamladık. Öğle
yemeği açık büfe idi. Tavuk ızgara, makarna, barbunya ve salata vardı. İçecekler
ayrıca ücretli ama otobüste gelirken su ikram ediyorlar o ücretsiz.
Dalış için mükkemmel bir yermiş Kaş, benim burnumdaki kılcal
damarlar hassas olduğu için sık kanar ben deneyemedim. Ama siz gidin deneyin
bir haftalık programlar var sonunda sertifika veriyorlar. Sağlık sorunum olmasa
denemek isterdim.
Eğer serin bir yer arasanız İslamlar Köyü var Kalkan’ın yukarsında yaklaşık 8 km. Yayla
tarzında bir yer. Sıcaklara çok dayanamayan İngilizler orada konaklıyor. Biraz
daha ilerisinde Bezigan Yaylası var
oraya da uğrayabilirsiz.
Çok keyifli 14 gün geçirdik. Bir takım sorunlarla
karşılaşsak da, otelimizi de sevdik. Denizde doyasıya yüzdük. Sessiz hemde
eğlenceli bir tatil geçirmek istiyorsanız harika bir yer. Gidin görün derim ben
J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder